Latest News
Everything thats going on at Enfold is collected here
Hey there! We are Enfold and we make really beautiful and amazing stuff.
This can be used to describe what you do, how you do it, & who you do it for.
GELİŞİMİME DESTEK OLUR MUSUN?
Yazılar“Sen yoksan biz eksiğiz” Cümlesini slogandan ziyade, bireylerin gelişimi üzerinde toplumun ne kadar büyük etkisi olduğunu göstermek, fark ettirmek için üretmiştik. Çocuklarımızın gelişiminde ve geleceğinde herkesin desteğine, olumlu davranışlarına ihtiyacımız var. Yoksa yıllar süren bir çalışma 10 saniyelik bir yaklaşımla yerle bir edilebilir.
Hepimiz günlük hayatın içinde çocuğumuzla farklı yerlere gideriz. Biz farklı gelişen çocuk annelerinin çocuklarına bağlı bir yaşantısı olduğundan, onları yanımızdan ayırdığımız zamanlar genellikle pek nadirdir.
Gittiğimiz mekânlarda gerek işletmecilerin, gerekse mekânda bulunanların bakışlarına, sözlerine maruz kalırız. Yıllardır STK’ların ve son dönemlerde ailelerin yaptıkları çalışmalar neticesinde toplumsal farkındalık adına birazcık ilerleme kaydetmiş olsak da, karşılaştığımız olaylarla hala yolumuzun çooookkk uzun olduğunun farkına varıyoruz.
Çocuklarımızın duyusal ve davranışsal problemi varsa, gittiğimiz mekânlarda mücadele vermek zorunda kalabiliyoruz. Evlatlarımızın davranışlarına müdahale etmekle uğraşıp kan ter içinde kalırken bir de çevredeki insanların bakışları, eylemleri ve sözleri ile uğraşmak zorunda kalıyoruz.
Sık sık uğradığımız mekânlardan, buralarda yaşadığımız davranış problemlerinden ve karşılaştığımız kişilerin tutumlarından bahsetmek istiyorum size…
İlk sırada marketler, bakkallar gibi gıda alışverişi yaptığımız yerler geliyor. Eğitim merkezlerine gitmek için sokağa çıktığımızda ya da ev alışverişini yaptığımızda çocuklarımızla bu mekanlara gireriz. Çocuklarımız buralarda genellikle tüketmelerini istemediğimiz gıdalara, atıştırmalıklara yönelirler. İşte film o andan itibaren başlar. Çocuğumuz ağlamaya, bağırmaya, kendini yere atmaya varan davranışlarda bulunabilir. Eğer ilk kez girdiğimiz bir yerse herkes bize “Ne oluyor?”, “Anneye bak!”, “Bu nasıl baba?” der gibi bakmaya başlar. Bakmakla da kalmaz, der.
Çocuğumuzun davranışına müdahaleye başlayınca “Ağlatmayın çocuğu, paranız yoksa sonra verirsiniz”, “Bu sefer ben alayım” gibi sözler dört bir yandan üzerimize hücum etmeye başlar. Biz paramız olmadığından mı ya da çocuğumuzu ağlatmaktan zevk aldığımızdan mı almıyoruz??? Hayır. Çocuğumuzun gelişimine zarar verdiği için, o davranış pekişmesin diye almıyoruz. Birçok ebeveyn çevrenin bu bakışları yüzünden günlük yaşam içerisinde davranış çalışması yapamıyor. Çocuklarımız da bu durumu fark ettikleri an, ebeveynlerine her istediklerini yaptırabildikleri bir alan keşfediyorlar.
Aslında benzer bir durum kafeler, restoranlar için de geçerli. İki grupta da benzer öneriler işe yarayabilir. Bu tarz bir mekanda davranışsal olarak problem yaşayan bir çocuk gördüğünüzde lütfen müdahale etmeyin. Çocukla göz göze gelip davranışını pekiştirmeyin. Ebeveynine “Ben alayım, ağlatmayın” gibi sözleri söylemekten kaçının. Kısacası çocuğa yaptığı davranışın etkisiz olduğunu gösterin. Eğer siz bu davranışı 3 yaşında bir çocuk için pekiştirirseniz ve o davranış silinmezse, o çocuk 15 yaşına geldiğinde de aynı davranışı sergileyecektir. Olumsuz bir davranışın yerleşmesi kolaydır. Ama bu davranışın ya da etkilerinin silinmesi uzun bir süreçtir. Günümüzde 15 yaş üzeri nice ebeveyn çocuklarının göstermiş olduğu bu olumsuz davranışı yaşamamak adına dışarıda gezmiyor.
Ayrıca duyusal nedenlerden (ses, koku, tat vb.) kafe ya da restoranlarda oluşabilecek durumlarda ailelerimize yardımcı olmak adına oturdukları masayı değiştirebilirsiniz, mekanda çok ses varsa müziği kısabilirsiniz.
Duyusal problemlerin en çok yaşandığı mekanların başında berberler gelmektedir. Aslında çocuğumuzun bu duruma düşmemesi adına, ergoterapi (duyu bütünleme) seansları alınabilir. Gittiğiniz eğitim merkezlerindeki eğitimcilerinizle ön hazırlık, duyarsızlaştırma çalışmalarını mutlaka yapmalısınız. Eğer berber de bu durumla ilk kez karşılaşılıyorsa, tıraşı tamamlamaya çalışarak çocuğa travma yaşatılmamalıdır.
Toplu taşıma araçları da duyusal ve davranışsal açıdan problemlerin yaşanabileceği alanlardır. Hatta birçok çocuğumuzun takıntı olarak da toplu taşıma araçlarına ilgisi olabiliyor. Toplu taşıma aracındaki ses ya da koku bireyi rahatsız ediyor olabilir. Aracın şoförü iseniz havalandırma sistemini çalıştırabilir, müzik açık ise kapatabilirsiniz. Eğer o araçta bulunan bir yolcu iseniz çocuğun davranışını görmezden gelebilir, ebeveynini zora sokacak cümleleri kullanmaktan kaçınabilirsiniz. Anneyle sevecen bakışlarla göz kontağı kurabilir, herhangi bir yardım isteyip istemediğini sorabilirsiniz. Çevrede söylenenler varsa, onlara yaptıklarının yanlış olduğunu anlatabilir, ebeveynin yanında tutum sergileyebilirsiniz.
Temel olarak problem ne mekanlarla, ne de çocuklarımızla ilgili değil aslında. İnsanların davranışlarıyla ilgili. Ebeveynlerin uğraştıkları en büyük problem olayın gerçekleştiği anda etraflarında bulunan kişiler ve bunların yaklaşım tarzlarıdır.
Eğer böyle bir örnekle karşılaşıyor ve müdahale biçimini bilmiyorsanız, sergileyebileceğiniz en iyi yaklaşım o davranışın pekişmemesi adına çocukla ya da ebeveyni ile etkileşime girmemenizdir.
Eğer davranışsal sorun yaşayan bir bireyle iletişime girecekseniz; öncelikle duyusal anlamda davranışı tetikleyen bir durum varsa bunu ortadan kaldırmalısınız. Bireyin iletişimsel açıdan açık konuma gelmesini sağlamanız gerekir. Daha sonra bireyle aynı göz hizasına gelip söyleyeceklerinizi sakin bir ses tonunda kısa bir şekilde aktarabilirsiniz. Birey kendini güvende hissetmiyorsa, kaygı düzeyi yüksek ise söylediklerinizin veya yaptıklarınızın etkisi olmayacaktır ya da düşük kalacaktır. Öncelik bireyin iletişime açık hale gelmesini sağlamaktır.
Özel gereksinimli bireylerin gelişiminde tek sorumlu, tek yükümlü ebeveynleri değildir. Tüm toplum sorumludur. Günümüzün bilgi dünyasında, internet çağında bilgiye ulaşmak o kadar basit ki… Yeter ki, bu konuda bir şeyler yapmak ve öğrenmek isteyelim.
“Sen yoksan biz eksiğiz” cümlesini slogandan ziyade, bireylerin gelişimi üzerinde toplumun ne kadar büyük etkisi olduğunu göstermek, fark ettirmek için üretmiştik. Çocuklarımızın gelişiminde ve geleceğinde herkesin desteğine, olumlu davranışlarına ve yaklaşımına ihtiyacımız var. Yoksa yıllar süren bir çalışma 10 saniyelik bir yaklaşımla yerle bir edilebilir.
Otizm farkındalığı, kutlanacak bir gün değildir. Bir çocuk görseli paylaşıp da altına “Yanınızdayız, farkındayız” deme günü de değildir. Toplumda karşılaştığın, denk geldiğin bireyin hayatını kolaylaştırmaya çalışmaktır. Farkındalık, okula farklı gelişen çocuk kabul etmek ve ona uygun bütünleştirici çalışmalar yapmaktır. Özel gereksinimli çocuk olan sınıfta diğer öğrencileri bilinçlendirmektir. Acımamaktır, sonsuz kabul etmektir. “Biz okula kaynaştırma öğrencisi almıyoruz,” diyerek gururlanmamaktır. Üst katta çocuğu gürültü yapan komşuya “Ses çıkacak diye kendinizi üzülmeyin, onun için ne yapabiliriz? Onu söyleyin ” diye sormaktır. Özel gereksinimli çocuğu olan kişiyle arkadaşlığı sürdürmek, onu dışlamamaktır. Sadece bir gün değil her gün o çocukların ve ailelerin hayatlarını kolaylaştırmak için destek olmaktır.
Farkındalığın bol ve içinin boş olmadığı, anlayışın ve araştırmaların çoğaldığı başka bir yazıda görüşmek temennisi ile…
Otizm Farkındalığı Semineri
EtkinliklerADM ve GDZ Elektrik çalışanları ile 2 Nisan Otizm Farkındalık günü için “Otizm Farkındalığı” konulu webinar’da bir araya geldik.
Üyesi olduğumuz ODFED (Otizm Dernekleri Federasyonu) tarafından verilen seminerde ODFED Yönetim Kurulu Başkanı Ergin Güngör, ODFED Başkan Yardımcısı Tolga Gökçe ve ÖÇED Başkanı Parin Yakupyan konuşmacı oldu.
Konuşması sırasında otizmde özel eğitimin önemine değinen Parin Yakupyan: “Hayatın içine girebilmek özel eğitim ile başlıyor. Sosyal çevrelerin içinde var olabiliyorsak kötü bir şey değil otizm. Ama otizmli çocukların potansiyellerini gerçekleştirmesi için özel eğitim hava ve su kadar önemli bir ihtiyaç. Yoksa aileler çocuklarını üniversite yerine bakımevine yollamak zorunda kalıyor,” dedi.
7. Biruni Kariyer Günleri
EtkinliklerSektörün seçkin profesyonelleriyle öğrencileri buluşturan 7. Biruni Kariyer Günleri’ndeydik. ÖÇED Başkanı ve Algı Grup Yöneticisi Parin Yakupyan, özel eğitim alanında çalışmayı planlayan üniversiteli gençlere hem anne ve hem de özel eğitim kurumu yöneticisi bakış açılarıyla alanı tanıttı. 10-11 Mayıs’ta Biruni Üniversitesi’nde gerçekleşen kariyer günlerinde gençlerin çalışabilecekleri farklı alanları tanıması hedefleniyor.
Özel Gereksinimli Çocukların Geleceği Belirsiz
Haberler, RöportajlarÖÇED Başkanı Parin Yakupyan otizmli çocukların yaşadığı sorunları AGOS gazetesinden İşhan Erdinç ile konuştu. Dünyada ve ülkede artan yoksulluk nedeniyle eğitimin ikinci plana atılmasına dikkat çekti.

Parin Yakupyan: “Artan fiyatlar neticesinde insanlar öncelikle en temel ihtiyaçlarına yöneliyorlar. Eğitim ikinci planda kalıyor. Ya da özel gereksinimli çocuğunun eğitimi için tipik gelişim gösteren kardeşinin eğitimin masraflarından kesmeye başlıyorlar. Sonuç olarak çocuklarımız yaşanan ekonomik krizden doğrudan veya dolaylı olarak etkileniyorlar,” dedi.
Kurumlarda kapalı devre kamera olması gerektiğini de belirten Yakupyan “Özel eğitim merkezlerinde ve okullarda kamera yasak. KVKK açısından kameralar yasaklandı. Ama bizim çocuklarımızın pek çoğunda ifade edici dil yetersiz olduğundan yaşadıkları olumsuzlukları aktaramıyorlar. O sebeple ‘bizim yakada kamera şart’ diyoruz. Çünkü aileler ciddi şiddet kuşkuları yaşıyorlar ama kanıtlayamıyorlar. Korkularına, kaygılarına bir kalem daha ekleniyor,” diyerek sözlerine devam etti.
AGOS- ‘HEPİMİZİN SORUMLULUK ALMASI GEREKEN BİR DÖNEMDEYİZ’
HaberlerÖzel Çocuklar Eğitim Derneği (ÖÇED) Başkanı ve Algı ABA Terapi ve Çocuk Gelişim Merkezi Kurucu Ortağı Parin Yakupyan da depremin özel gereksinimli çocuklara etkisini Agos’a değerlendirdi.
Özel gereksinimli çocukları deprem nasıl etkiledi? Genel durumları hakkında bilgi verir misiniz?
Bu deprem 12 şehri etkilemiş gibi gözükse de, aslında bütün ülkeyi etkiledi. Şehirlerinde kalanlar, farklı şehirlere göç etmek zorunda kalanlar… Bu süreçte normal gelişim-özel gelişim ayrımı olmaksızın yüzbinlerce insanın düzeni bozuldu. Fakat özel gereksinimli bireylerin yaşanan bu durumu tolere etmesi, diğer insanlara göre farklı oluyor.
Depremin olduğu dönemden beri belki gündemde olan konuların başında barınma problemi geliyordu. Özel gereksinimli bireyler arasında bu durumdan en çok etkilenenler otizm tanılılar oldu. Yıkık evine girmek isteyen çocuklarımız vardı. Toplu kalınan konteynerlerde ya da çadırlarda davranış problemi gösterdiği için, olduğu ortamlardan kovulan ve sokaklarda kalan ailelerimiz oldu. Bu süreçte, farkındalık konusunda ne kadar geri olduğumuzu bir kez daha anladık aslında. Büyük afetlerde otizmli bireylerin toplu halde birlikte kalabilecekleri mekânlara ihtiyaç olduğunu yine bu süreçte öğrendik. Rutinleri olan oyuncakları, tabletleri, eşyaları enkaz altında kaldığı veya kırıldığı için davranış problemi sergileyen otizmli çocuklar var. Pekiştirici olan gıdalara ulaşamadığı için davranış problemleri çıkaran çocuklar oldu. Genel anlamda bakıldığında rutinleri tamamen bozulduğu için davranış problemleri artık müdahale edilemez hale geldi.
Bu süreçte beslenme konusunda tarafımıza ulaşan yüzlerce istek oldu. Bunun yanı sıra, giyim konusu da aynı şekilde. Aslına bakılırsa insanların özel-normal ayrımı olmaksızın temel insani ihtiyaçlar konusunda genel destek talepleri oldu. Önce bunlar giderilmeliydi ki diğer hususlar da gündeme alınabilsin.
Biliyorsunuz ki özel gereksinimli bireyler için özel eğitim temel bir ihtiyaç. Depremde bölgede bulunan birçok özel eğitim kurumu ya yıkıldı ya da kullanılmaz hale geldi. Eğitimciler arasında vefat edenler oldu; yaralananlar, şehirleri bırakanlar oldu. İnsanlar yaşamlarını bırakıp yanlarına hiçbir şey alamadan şehir değiştirmek zorunda kaldı. Temel ihtiyaçlar kısmen giderildikten sonra eğitim konusu gündeme gelmeye başladı. Okullar ve özel eğitim merkezleri hâlâ kapalı. Online eğitim de herkes için verimli olamıyor. İnsanlar kendi aralarında örgütlenerek çözüm üretme gayretine girdiler. Depremden etkilenen şehirlerde eğitime devam etmek isteyenlerin de eğitimci, materyal eksiklikleri oldu. Bunların temini için gayret gösterdik, insanlar da çaba gösterdi ve gösteriyor. Eğitim için şehir değiştiren aileler içinse kurumlar seferber olmaya gayret ettiler, ücretsiz eğitim vermeye çalıştılar. Maliyetli eğitim türlerinde ise insanlar sponsor arayışına girdiler. Bunun öncesinde bu ailelerin barınma, eşya, giyim, gıda ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı.
Özel gereksinimli bireylerin kullandığı ilaçların temini konusunda zorlanan aileler oldu. Biz, dernek olarak, bize ulaşan her türlü ihtiyaca çözüm üretmeye çalıştık. Hâlâ da çalışıyoruz.
Toplumsal duyarlılıkla, elimizden gelen desteği kendilerine sunmak adına üzerimize düşen vazifeleri yapmaya çalışıyoruz. Bireylerin ve ailelerin kısa süre içerisinde normal hayat akışına dönmeleri ne yazık ki beklenmiyor. İnsanların kayıpları, travmaları, acıları mevcut. Ailelerin psikolojileri de onarılması gereken unsurların başında geliyor. Ebeveynler sağlıklı bir ruh haline sahip olacak ki çocuklarına fayda sağlayabilsinler. Ülke olarak hepimizin sorumluluk alması gereken bir dönemdeyiz. Yaralarımızı sarmak için birlikte mücadele etmeliyiz.
Sizin eğitim kurumunuza deprem bölgelerinden gelen otizm tanılı bireyler var mı? Aileler deprem sonrası nasıl mücadele ediyor?
Evet, deprem bölgesinden aileler geldi. Bu ailelerimize, çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını belirledikten sonra destek olmaya gayret ediyoruz. Gelen ailelerimizden gördüğümüz, kendilerini unutup çocuklarının geleceklerine odaklandıkları yönünde. Düzenleri tamamen bozulmuş durumda. Akrabalarının yanında ikamet eden de var, otelde kalan da. Onlar da burada geçici olarak kaldıklarının farkındalar. Fakat kaldıkları süre boyunca çocuklarının eğitimden uzak kalmasını istemiyorlar. Biz de bu düşünce ve eylemlerine destek oluyoruz. İnsanlar yaşamaya devam etmek için ayakta kalmaya çalışıyorlar, destek olabiliyorsak ne mutlu bize.
Ayrıca özellikle sosyal medyada, özel gereksinimli ailelerimizle oluşturduğumuz gruplarla, şehrimize gelen ve farklı şehirlerde olan ailelerin ihtiyaçlarını gidermek için çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar sayesinde birçok çocuğumuzu ve ailemizin yaşamlarını kolaylaştırmayı hedefliyoruz.
KAYNAK: https://www.agos.com.tr/tr/yazi/28408/otizmliler-icin-ozel-alan-ve-egitim-sart
Çocuklar Polis ile Korkutulmamalı
EtkinliklerŞişli İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED) işbirliği ile düzenlenen otizm farkındalık semineri, Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde 150’ye yakın emniyet teşkilatı mensubunun katılımı ile gerçekleşti.
Polisin otizmli bireyler ile daha etkin iletişim kurabilmesini hedefleyen seminerde konuşan ÖÇED Başkanı Parin Yakupyan: “Otizm toplumumuzda yeterince tanınmadığı için pek çok sorun ile karşılaşıyoruz” dedi ve bu sorunları örnekleyerek devam etti. “Diyelim ki, otizmli çocuğumuzla marketteyiz. Çocuğumuz ona bir şey satın almamız için tutturdu. Bizden olumsuz yanıt alınca da kendini yere attı. Eğer bu davranış karşısında pes edip istediğini alırsak ‘ben ağlayıp kendimi yerlere atınca ailem istediğimi yapıyormuş’ diye düşünüyor. Bu yüzden ailelerimize kararlı davranmalarını tavsiye ediyoruz. Ancak bu sefer de çocuk çok ağladı diye onu susturmak için etraftakiler duruma müdahale ediyor. Özellikle ‘uslu durmazsan polis amca sana’ kızacak gibi sözler söylemeleri çok ağır sonuçlar doğuruyor” dedi.
Özellikle otizmli çocukların her duyduğuna kolayca inanabildiğini vurgulayan Yakupyan, bunun çok şiddetli korkulara yol açabileceğinin altını çizdi. Otizmli çocuklara polisin korku imgesi olarak değil, bir sorunla karşılaştıklarında yardım istemeyi düşünecekleri ilk görevliler olarak sunulması gerektiğini söyledi. Toplumu manevi güç olarak yanlarında görmek istediklerini belirten Yakupyan konuya hassasiyet ile ilgi gösteren Şişli İlçe Emniyet Müdürü Özay Kayhan’a da teşekkür ederek sözlerine şöyle devam etti:
“Çoğu zaman çocuklarımızın ve ailelerimizin toplumdan beklentisi maddi değil. Bizlere acıyan gözlerle bakılmasın, o bakışlarla yüreğimize ya da zihnimize hançer saplanmasın istiyoruz. Marketlerde ya da alışveriş merkezlerinde, çocuklarımız bir şey satın almamız için tutturduğunda onları paramız olmadığı için ağlatmıyoruz. Onlara ağlayarak her istediklerini elde edemeyeceklerini göstermek için mücadele ediyoruz,” dedi.
Algı Özel Eğitim Kurum Müdürü Cihan Bayar’ın ‘Otizmli Çocuklar ile İletişim’ sunumuyla devam eden seminerde, polis imgesi ile korkutulan otizmli çocukların verebileceği tepkiler ve onlara yaklaşım yöntemleri hakkında bilgiler verildi. Seminer sonrasında Şişli İlçe Emniyet Müdürü Özay Kayhan otizm farkındalığı için toplumun her kademesine görev düştüğünü belirterek, kendilerinin de mümkün olan her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi.