Latest News
Everything thats going on at Enfold is collected here
Hey there! We are Enfold and we make really beautiful and amazing stuff.
This can be used to describe what you do, how you do it, & who you do it for.
Otizmli Bireyler İçin Hukuki Haklar Canlı Yayında Ele Alındı
Etkinlikler, VideolarOtizm Konfederasyonu tarafından düzenlenen ve Avukat Cansu Korkmaz’ın konuk olduğu Instagram canlı yayını, otizmli bireylerin 18 yaşına ulaştıklarında sahip oldukları hukuki haklara dair önemli bilgileri gündeme taşıdı.
Canlı yayında, otizmli bireylerin 18 yaşını doldurmasının ardından eğitim, sağlık, vesayet, çalışma hayatı ve sosyal haklar alanında yaşanan değişiklikler detaylı bir şekilde ele alındı. Yayına katılan izleyiciler, özellikle ailelerin karşılaştığı hukuki zorluklar ve çözüm önerileri hakkında bilgi edinme fırsatı buldu.
Soru-Cevap Bölümü Büyük İlgi Gördü
Yayın boyunca Avukat Cansu Korkmaz, izleyicilerin merak ettikleri soruları yanıtladı. Canlı yayına katılmadan önce Otizm Konfederasyonu’nun Instagram hesabında yer alan form üzerinden iletilen soruların da ele alındığı bölüm, izleyicilerden büyük ilgi gördü.
Bilgiye Erişim Kolaylığı Sağlandı
Otizm Konfederasyonu, Instagram canlı yayını aracılığıyla otizmli bireylerin ve ailelerinin bilgiye daha kolay ulaşabilmesini hedefledi. Yayın sonrası izleyiciler, bilgilendirici içeriği tekrar izleme imkanı bulurken, hukuki haklar konusunda uzman görüşüne ulaşmanın rahatlığını yaşadı.
Bu tür etkinliklerle otizmli bireylerin hakları konusunda farkındalığı artırmayı amaçlayan Otizm Konfederasyonu, benzer bilgilendirici yayınlar yapmaya devam edeceğini belirtti.
Canlı yayını kaçıranlar için, programın kaydı Otizm Konfederasyonu’nun Instagram hesabında izlenebilir.
https://www.instagram.com/p/DHEiTq5tXT9/
“Her Çocuk İçin Kapsayıcılık” İlkesiyle Dadyan Okulu Öğretmenleriyle Buluştuk
EtkinliklerHUYS iş birliğiyle özel gereksinimli çocuklar ve ailelerinin yaşamını kolaylaştırmak amacıyla yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında, Özel Dadyan Ermeni İlkokulu öğretmenleriyle bir araya geldik. Bu anlamlı buluşmada, öğretmenlere “Özel Çocuk Öğretmen Rehberi” sunularak kapsayıcı eğitimin sınıf içindeki uygulamaları üzerine kapsamlı bilgiler paylaşıldı.
Seminer, ÖÇED ABA Program Süpervizörü ve Uzman Psikolog İsmail Bıyıklı tarafından gerçekleştirildi. Katılımcılara otizmden özel eğitim uygulamalarına, sınıf içi stratejilerden davranış problemleriyle başa çıkma yöntemlerine kadar pek çok konuda bilgiler aktarıldı. Sunumda, öğretmenlerin günlük pratiklerine katkı sunacak örnekler ve çözüm odaklı yaklaşımlar öne çıktı.
Etkinliğe ÖÇED Başkanı Parin Yakupyan da katılarak hem bir sivil toplum temsilcisi hem de otizmli bir bireyin annesi olarak yaşanmışlıklarını, gözlemlerini ve umutlarını paylaştı. Yakupyan’ın içten anlatımı, eğitimin duygusal boyutuna da ışık tuttu.
Öğretmenlerin yüksek dikkat ve öğrenmeye açık yaklaşımları, kapsayıcı eğitim konusunda daha da ilerlemek adına umut verici bir tablo ortaya koydu.
Bu değerli buluşmayı mümkün kılan HUYS ekibine, içten misafirperverliğiyle bizleri ağırlayan Özel Dadyan Ermeni İlkokulu Müdürü Yeranuyi Balcı’ya ve destekleriyle her zaman yanımızda olan Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi Yeliz Öğret’e gönülden teşekkür ederiz.
UDEMKO 2025 ANADOLU ÜNİVERSİTESİ’NDE GERÇEKLEŞTİ
Etkinlikler8. Uluslararası Katılımlı Ulusal Disiplinlerarası Erken Çocuklukta Müdahale Kongresi (UDEMKO 2025), 24-26 Nisan tarihleri arasında Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde başarıyla gerçekleştirildi. Erken Çocuklukta Müdahale Derneği (EÇOMDER) ve Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsü iş birliğiyle düzenlenen kongre; Dünya Erken Müdahale Birliği (ISEI) ve Avrupa Erken Çocuklukta Müdahale Derneği (Eurlyaid-EAECI) tarafından da desteklendi.
Kongrenin açılışı, Anadolu Üniversitesi Öğrenci Merkezi Yunus Emre Salonu’nda yapıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, kongrenin önemine değinerek şu ifadeleri kullandı:
“Anadolu Üniversitesi olarak topluma katkı sağlama misyonumuz doğrultusunda böyle bir kongreye ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyoruz. Burada paylaşılacak bilgi ve deneyimlerin, erken çocuklukta müdahale alanında hepimize ışık tutacağına inanıyorum. Bu çocuklar hepimizin sorumluluğudur.”
“Bilgi üretmek değil, insanlık yararına dönüştürmek önemli”
Kongrede konuşan Engelliler Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İbrahim Halil Diken ise konuşmasına Yunus Emre’nin dizeleriyle başladı. Kongrenin felsefesine ve insani boyutuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bilim yalnızca bilgi üretmek değil, o bilgiyi insanlık yararına dönüştürmektir. Erken müdahale hizmetleri, yalnızca mesleki bir görev değil, aynı zamanda insanlık vazifesidir. Her paylaşımımız, her önerimiz yalnızca akademik değil, aynı zamanda çocuklara açılan birer kapıdır.” Bu yıl “Erken çocuklukta tanıdan müdahaleye” temasıyla gerçekleşen kongre, farklı şehirlerden ve ülkelerden akademisyenleri, uygulayıcıları ve aileleri bir araya getirdi. Katılımcılar, üç gün boyunca erken müdahale, gelişimsel destek hizmetleri ve disiplinlerarası iş birliği üzerine sunumlar yaptı, atölyelere katıldı ve uygulamaya yönelik örnekleri paylaştı.
Kongre, alanda çalışan uzmanlar ve akademisyenler için bilimsel bir platform oluşturmanın yanı sıra, erken çocuklukta müdahale sisteminin gelişimi açısından da önemli çıktılar sundu.
UDEMKO2025’te ÖÇED’den Çağrı:
“Şimdi Hep Birlikte Düşünme Zamanı”
26 Nisan tarihinde Anadolu Üniversitesi Öğrenci Merkezi’nde gerçekleşen 8. Uluslararası Katılımlı Ulusal Disiplinlerarası Erken Çocuklukta Müdahale Kongresi’nde (UDEMKO 2025) konuşan Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED) Başkanı Parin Yakupyan konuşmasında erken çocuklukta müdahale sürecinin çok paydaşlı ve toplumsal bir sorumluluk olduğuna dikkat çekti. Yakupyan önemli bir çağrıda da bulundu:
“Şimdi hep beraber düşünme zamanı! Akademisyenler, eğitimciler, doktorlar, bürokratlar, siyasiler, öğrenciler, aileler ve sivil toplum kuruluşları hep birlikte düşünmeliyiz: Özel gereksinimli bireylerimiz toplum içinde nasıl daha iyi yaşayabilir? Ailelerimize ‘benden sonra ne olacak?’ sorusunun yanıtını nasıl verebiliriz?”
Türkiye’nin Dört Bir Yanından Katılımla Gerçekleşti
24-27 Nisan 2025 tarihleri arasında düzenlenen kongre, Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsü ve Erken Çocuklukta Müdahale Derneği (EÇOMDER) iş birliğiyle, ISEI (Dünya Erken Müdahale Birliği) ve Eurlyaid (Avrupa Erken Çocuklukta Müdahale Derneği) desteğiyle gerçekleştirildi.
UDEMKO 2025, Türkiye’nin dört bir yanından gelen akademisyenler, uzmanlar, aileler, uygulayıcılar, öğrenciler ve politika yapıcıları bir araya getirerek erken çocukluk dönemine yönelik gelişimsel destek ve müdahale konularında bilgi alışverişi ve deneyim paylaşımına olanak sağladı.
Küllerimizden Doğmak
YazılarÖÇED Başkanı Parin Yakupyan: “Ben iktisat fakültesi mezunuyum. Tam 18 yıl boyunca finans sektöründe çalıştım. Sayılar, tablolar, stratejiler… Hayatım yıllar boyunca düzenli, hesaplı, öngörülebilir bir düzlemde aktı. Ama bazen hayat, en ince ayrıntısına kadar planladığınız o yol haritasını elinizden alır… Ve bambaşka bir yolculuk başlatır.”
Gerçek hayat yolculuğum, ikiz çocuklarım dünyaya geldiğinde başladı. Onlarla birlikte ben de yeniden doğdum. Ancak bu doğum, tatlı bir masalın başlangıcı değildi. İniş çıkışları, kırılmaları ve suskunlukları olan bir sınavdı. Oğlum Garen’e iki yaşından sonra otizm tanısı konduğunda, ilk tepkim “Kabul etmiyorum” demek oldu. Çünkü bir annenin, çocukları için kurduğu hayalleri yıkması kolay değildir. Benim de hayallerim vardı. Kendi hayatım gibi onlarınkini de planlamıştım. Ancak tam da o noktada, planlarımın ortasında bir travma duruyordu.
Krizi hızlı toparlamaya çalışmak, çözüm aramaya başlamak, karakterimin bir parçası. Kabullenmek, çözüm üretmek ve harekete geçmek… Otizmi de böyle gördüm. Doğru destek, bol sevgi ve iyi bir eğitimle yaşam kalitesini yükseltebileceğimiz bir yoldu. Ben o yola girdiğim anda da eski Parin ile yeni Parin’in yolları ayrıldı.
Oğlumun ilk yıllarını özel eğitime adadım. Garen ile birlikte öğrendim, birlikte yürüdüm. Ancak otizmde asıl sınav sınıfta ya da eğitimde yapılmıyor. Gerçek sınavınızın, kapıdan dışarı adım attığınızda başlıyor. Toplum, farklı olana karşı nasıl yaklaşacağını bilmiyor. Bunun sonucunda da önyargı, dışlama ve ötekileştirme bir annenin yüreğini en çok yaralayan şeyler olabiliyor.
Oysa biz bu topraklarda, “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü” diye büyümüş çocuklarız. İnancımız, kimliğimiz, yolumuz ne olursa olsun bu söz, ortak noktamızdı. Ne yazık ki bu güzel cümleyi gerçekten hayatına taşıyan insan sayısı artık çok az. Farklılıkları kabullenmek kolay değil, yüzleşmek daha da zor. Çünkü fark etmek, çoğu zaman sorumluluk almayı gerektiriyor ve bu yüzden biz bu farkındalıkları kabul etmekten kaçıyoruz.
Toplum olarak farklılıklara tahammül edemiyoruz. Sadece otizm değil, her türlü farklılık bize fazla geliyor. Kalıpların dışına çıkan herkes hemen sorgulanıyor, yargılanıyor ve dışlanıyor. Oysa dünya değişiyor, çocuklarımız da öyle. “Normal” denen çocuklar bile eski çocuklardan çok farklı. Eskiden bir sınıfta kırk çocuk sessizce otururdu. Şimdi girin bir sınıfa bakın. Çocukların biri şarkı söylüyor, biri dolanıyor, biri konuşuyor. Bize düşense onların bu farklılıklarını reddetmek, onları tek şekle sokmaya çalışmak yerine anlamaya çalışmak.
Otizm: İstisna Değil, Gerçek
Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin 2024’te yayımladığı verilere göre, artık her 31 çocuktan biri sekiz yaşına kadar otizm tanısı alıyor. Uluslararası araştırmalar ise her 6 çocuktan birinin gelişimsel bir farklılık gösterdiğini söylüyor. Yani farklılık artık istisna değil, hayatın gerçeği. Ancak biz, bu gerçeğe hala sırtımızı dönüyoruz.
Otizmli bir çocuğun annesi olarak, en çok canımı acıtan şey bu sırt dönülmesi oluyor. Okullar çocuklarımızı kabul etmek istemiyor. Küçük çocuklar başta kabulleniyor ama önyargıyı öğrenmeye başladıkları yaşlarda onlar da dışlamaya başlıyor.
Ben bu döngüyü kırmak için çabaladım, hala da çabalıyorum.
Otizmli bir çocuğu hayata katmak, çelikten sinirler, tükenmeyen sabır ve koşulsuz sevgi gerektiriyor. “Böyle bir gücün var mı?” diye 25 yıl önce bana sorsanız, tereddütsüz “Yok” derdim. Ancak bu yolculuk bana içimde olduğunu hiç bilmediğim bir gücü gösterdi.
Mücadeleyle Yeniden Doğmak
18 yıl finans alanında çalıştıktan sonra girdiğim mücadele beni bambaşka bir yere savurdu. Bir özel eğitim merkezi kurdum, sivil toplum kuruluşlarında çalıştım, sayısız yazı yazdım, üniversitelerin danışma kurullarında yer aldım. Çünkü biliyordum ki, bir kişinin bile hayatına dokunabilirsem bu çaba anlam kazanacaktı.
Yalnız değildim… Benim gibi nice anne ve baba var. Kitap yazan, bilimsel araştırmalar yapan, sivil toplum örgütleri kuran güçlü insanlar… Bazen “Parin Hanım, ben sizin kadar güçlü değilim” diyorlar. Oysa ben güçlü doğmadım. Hayatım kolaydı. İyi bir eğitim, destekleyen bir aile, huzurlu geçen gençlik yılları… Ama hayat bana bir sınav verdi ve ben o sınavla güçlendim.
Zümrüdü Anka Gibi…
Zümrüdü Anka kuşunu bilirsiniz… Küllerinden yeniden doğar. Ben de öyle oldum. Otizmle birlikte yeniden doğdum. Eski “ben” gitti, yerine bambaşka bir “ben” geldi. Aşamayacağımı sandığım ne çok duvarı yıktım, anlatsam inanamazsınız. Elbette yılgınlığa düştüğüm anlar da oldu, pes ettiğim günler sayısız… Ama her seferinde yeniden ayağa kalkmayı öğrendim.
Psikolojik Dayanıklılık Hiç Yıkılmamak Değil, Kalkabilmektir
Dışarıdan bakınca, sanki hiçbir şey beni sarsmıyormuş gibi görünebilir. Oysa içimde fırtınalar koptu. Psikolojik dayanıklılık, hiç yıkılmamak değil; yıkıldığında kalkabilmektir. Ve bazen yeniden ayağa kalkmak için en çok, kendinle baş başa kaldığında “Yalnız değilsin” diyen bir sese ihtiyaç duyarsın.
Benim için dayanıklılığın en önemli anahtarı, duygularımı bastırmak değil, onları tanımak oldu. “Bugün yorgunum” diyebilmeyi öğrendim.
“Kırıldım, tükendim” demeyi…
Bir de şunu fark ettim: Biz anneler, çoğu zaman kendimizi unutuyoruz. Kendimizi ihmal ettikçe, çocuğumuza sunduğumuz enerji eksiliyor. O yüzden kendimize iyi bakmak, sadece bir “hak” değil, çocuğumuz için bir “sorumluluk.” Ben kitaplarla nefes aldım, arkadaş sohbetleriyle, bazen bir kahveyle… O küçük molalar, bana hayatın içinde kalma gücü verdi.
Birlikte Daha Güçlüyüz
Bu yolculuk tek kişilik değil. Biz buradayız. Aynı yolu yürüyen yüzlerce anne baba ile birlikte senin de yanında olmaya hazırız. Çünkü birlikte yürürsek daha güçlü oluruz. Sevgi, sabır ve dayanışma ile…
Sanat, Kelimelerin Ötesinde Bir İfade Biçimi Oldu
EtkinliklerDoğuş Üniversitesi Sosyal Hizmetler Programı öğrencisi ve otizmli genç sanatçı Deniz Köse, eserleriyle Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında düzenlenen özel bir sergide sanatseverlerle buluştu. 7-11 Nisan 2025 tarihleri arasında Doğuş Üniversitesi Dudullu Kampüsü Kırmızı Alan’da ziyarete açık olan sergi, izleyicilere farklılıkların sanata dönüştüğü etkileyici bir yolculuk sundu.
Deniz Köse’nin resimleri, sözcüklere ihtiyaç duymadan duyguları, hayalleri ve umutları aktarıyor. Sanatçının fırçası adeta başka bir dilin tercümanı gibi; maviyle sığınıyor, kırmızıyla cesaret buluyor. Sergi, sanatın sınır tanımayan gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.
8 Nisan Salı günü gerçekleştirilen söyleşi etkinliğinde Deniz Köse ve emekli öğretmen olan annesi Buket Köse, “Otizm Masalı” başlığı altında kendi hikâyelerini paylaştı. Katılımcılar, bu içten anlatımda yalnızca zorlukları değil, aynı zamanda sevgiyle, mücadeleyle, dirençle ve sanatla gelen kabullenişi de dinleme fırsatı buldu.
Etkinlik kapsamında bir sunum gerçekleştiren ÖÇED Başkanı Parin Yakupyan, hem kendi yaşam deneyimlerinden hem de derneğin destek verdiği ailelerin öykülerinden yola çıkarak otizmin toplumsal boyutuna dikkat çekti. Ayrıca, otizmli bireylerin eğitime ve toplumsal yaşama daha aktif katılımı konusunda farkındalık yaratmanın önemini vurguladı.
Söyleşide söz alan bir diğer isim ise yine otizmli bir bireyin annesi olan Çiğdem Ayçin oldu. Aynı üniversitede öğrenim gören oğlu ile birlikte yürüttükleri yaşam yolculuğunu paylaşan Ayçin, katılımcılara hem umut hem de ilham verdi.
Serginin program sorumluluğunu üstlenen Öğr. Gör. Burcu Aydan’a, sunumu gerçekleştiren Dr. Öğr. Üyesi Roza Süleymanoğlu’na ve destekleriyle katkı sunan Öğr. Gör. Damla Akarsu’ya teşekkür edilerek etkinlik sona erdi.
Hürriyet – ‘Farklılıklar Tehdit Değil Zenginlik’
HaberlerAsperger nedir, nasıl fark edilir? Bu sendroma sahip bireylerin yaşam kalitesini arttırmak için neler gerekli? Ne gibi zorluklar yaşıyorlar? Uzmanlar ve Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı Parin Yakupyan anlattı.
Asperger sendromu (AS), otizm spektrum bozukluğunun (OSB) yüksek işlevli bir versiyonu olarak tanımlanıyor. Bu gelişimsel farklılık bireylerde tekrarlayıcı davranışlara ve sosyal etkileşimde zorluklara neden olabiliyor. 18 Şubat Dünya Asperger Sendromu Günü, bu sendrom için farkındalığı arttırmak ve önyargıları kırmak adına önemli bir gün. Nörogelişimsel bu durumu psikiyatri uzmanı Dr. Nagihan Günal, çocuk psikiyatrisi uzmanı Dr. Seray Ağca Haşimoğlu ve Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED) Başkanı Parin Yakupyan’la konuştuk.
Asperger sendromu nedir?
Asperger sendromu otizm spektrum bozukluğu sınıfındadır. Yüksek işlevli otizm olarak da adlandırılan bu durum, zihinsel yetersizliği olmayan ancak sosyal etkileşim ve iletişim sorunlarıyla tekrarlayıcı davranışlar gösteren bireyleri tanımlar. (Dr. Nagihan Günal)
‘Ortalama tanı yaşı 10’
Erkeklerde 9 kat daha sık görülür, yaygınlığı yüzde 0,3-0,7 arasındadır. Tanı genellikle 5 yaş sonrası konur, belirtiler 8-10 yaşta belirginleşir. Ortalama tanı yaşı 10-11 olup bazı bireylerde erişkinlikte teşhis edilebilir. Tanı, gelişim öyküsü, davranış gözlemi ve dil-iletişim becerilerinin değerlendirilmesiyle konur. Bilişsel ve dil gelişiminde gecikme olmaması ayırt edici özelliklerdendir. (Dr. Nagihan Günal)
‘Biyolojik test veya görüntüleme yöntemi yok’
Tanı psikiyatri uzmanı tarafından muayene ve klinik değerlendirmeyle konur. Biyolojik test veya görüntüleme yöntemi yoktur. Ek psikiyatrik değerlendirmeler ve okuldan bilgi almak da sürece dahil edilebilir. (Dr. Seray Ağca Haşimoğlu)
Erken teşhis önemli
Erken teşhis, sosyal beceri gelişimini destekler, akademik başarıyı arttırır ve bireyin potansiyeline ulaşmasını sağlar. Davranışsal terapilerle esneklik ve uygun sosyal davranışlar kazandırılabilir. Ailelerin bilinçlenmesi, çocuğa daha iyi destek verilmesini sağlayarak gelişimi hızlandırır ve ilerleyen yaşlarda ruhsal sorunlardan koruyabilir.
(Dr. Seray Ağca Haşimoğlu)
Hastalık değil farklılık
Asperger sendromu bir hastalık değil, nörogelişimsel bir farklılıktır ve kesin bir tedavisi yoktur. Yaşam kalitesini arttırmak için ABA, Floortime-DIR modeli, bilişsel davranışçı terapi (BDT), sosyal beceri eğitimleri, konuşma terapisi ve ergoterapi gibi yöntemler kullanılır. Bireyselleştirilmiş eğitim programları (BEP) akademik başarıyı destekler. Multidisipliner yaklaşımlar en etkili destek yöntemlerindendir.
(Dr. Seray Ağca Haşimoğlu)
Asperger sendromu sadece çocukluk dönemine ait bir durum değildir; hayat boyu devam eden bir nörogelişimsel bozukluktur. Psikolojik veya sosyal etkenlerden kaynaklandığına dair bir kanıt yoktur. Klasik otizmden farklı olarak, ilk 3 yaşta belirgin gelişimsel gecikme görülmez, genellikle daha ileri yaşlarda tanı konur. Dil gelişiminde gerilik yoktur, konuşma akıcıdır. Zekâ seviyesi genellikle normaldir. (Dr. Nagihan Günal)
‘Farklılıklar tehdit değil zenginlik’
Çocuğunuzun asperger sendromu olduğunu nasıl fark ettiniz ve teşhis süreci nasıl geçti?
İkiz bebeklerim sağlıklı doğdu ve ilk yılları sorunsuz geçti. Garen gelişimde öndeydi; erken yürüdü, konuştu, harfleri ve rakamları öğrendi. Ancak 2 yaşından sonra kelimeleri kayboldu, göz teması azaldı, hiperaktivitesi arttı. Endişelenerek bir uzmana danıştık ve yüksek işlevli otizm tanısı aldık. O güne kadar bu ihtimal hiç aklımıza gelmemişti çünkü çok zekiydi, görsel hafızası inanılmaz kuvvetliydi. Üstelik o yaşta spektrumun neresinde olduğunu da bilmiyorduk, önümüzde uzun bir öğrenme süreci vardı.
Okulda ve sosyal hayatta çocuğunuzun karşılaştığı en büyük zorluklar neler oldu?
Tanıdan sonra en büyük zorluk okul kaydıydı. Akademik olarak başarılı olmasına rağmen birçok okul onu kabul etmedi. İlkokulda şansımıza iyi bir öğretmenimiz oldu ama ortaokul ve lisede okulda alay edenler, onu kışkırtmak için hoşlanmadığı şeyleri yapanlar arttı, ciddi zorbalıklar yaşadı. Bu yüzden Garen üniversiteye gitmek istemedi, sınava bizim ısrarımızla girse de bilerek soruları boş bıraktı.
Asperger sendromu hakkında en çok neyi anlatmak isterdiniz?
Ayrımcılık, dışlanma, önyargı… En büyük engel toplumun kabullenmemesi. Aspergerli bireylerin de güçlü yanları var, yeter ki fark edilip desteklensinler. Farkındalık için eğitim şart, öğretmenler bilinçlendirilmeli, iş dünyasında kapsayıcı politikalar geliştirilmeli. Farklılıkları tehdit değil, zenginlik olarak görmeliyiz. Ayrıca özel eğitimde aspergerliler için eğitim müfredatı yok gibi. Zihin kuramı, sosyal beceriler ve günlük yaşam becerileri öğretimi noktasında eğitimcilerin eğitimleri çeşitlendirilmeli.