TAKVİM YAPRAKLARI DEĞİŞİYOR SORUNLAR DEĞİŞMİYOR

Otizmli çocuklar yeni eğitim-öğretim dönemini hangi sorunlarla açtı?

Aslında bu sorunun kendisi çok doğru bir ifadeyi içinde barındırıyor. Normalde insanlar yeni sezonu umutla açar, bizler ise sorunla açıyoruz, kaygıyla bekliyoruz. ‘Acaba ne olacak ?’ düşüncesiyle beklemek çok yıpratıcı oluyor. Bir insanın geleceğinin (durumu netleştiren pek çok yönetmelik olmasına rağmen) başkasının onayına ya da isteğine bağlı olması çok kötü hissettiren bir durum.

Nakarat gibi olacak ama yıllardır durum bizim açımızdan pek değişmiş değil. Oğlumla 17 sene önce başlayan okul maratonunda yaşadığım sorunlar bunca çalışmaya, emeğe rağmen artarak devam ediyor. Okula kabul edilmeyen, kontenjan dolu denilen, sınıfta istenmeyen, kaynaştırma raporu olmasına rağmen özel eğitim sınıfına gönderilmek istenen çocuklarımız var. Gölge öğretmen hakkı kullandırılmamak istenen çocuklarımız ise sorunların başka boyutu. Bizler yeni eğitim öğretim yılına başlarken bir bakıma eski sezonu kapatmış olmuyoruz, sadece her eğitim yılı başlangıcında aramıza yeni kişiler katılıyor.

İşin kötüsü şu ki, velilerimiz haklarını ve iletişim dilini bilmiyor. Söylenen her şeyi kayıtsız şartsız kabul ediyorlar ve nesiller kaybediliyor. Kolaylaştırıcı kişi / gölge öğretmen bir haktır ve öğretmenin ‘Ben sınıfta gölge öğretmen kabul etmiyorum,’ deme yetkisi yoktur. Velilerin yapması gereken şey yazılı dilekçe vermektir. Önce okula, sonra ilçe MEB’e, sonra da kamu denetçiliğine. Bunlara rağmen hala sorun varsa bu konularla çalışan derneklere ve vakıflara müracaat edilmelidir. Okulda kontenjan yok deniliyorsa veya destek eğitimi sınıfı açılmıyorsa yapılacak şey bellidir. Önce dilekçe vermek ve sonra o dilekçeyi takip etmek. Hem biz dernek olarak, hem de ben şahsen sosyal medya hesaplarında velilerimize haklarını hep anlatıyorum, lütfen takip etsinler.

 

Türkiye’de halkı derinden etkileyen bir ekonomik kriz var. Bu kriz herkesi etkiliyor. Aileler yoksullaşıyor, çocuklar sağlıklı beslenemiyor, sağlıklı gelişemiyor. Peki, otizmli çocukları bu kriz nasıl etkiliyor?

Olayı biraz daha genellemek daha uygun olacaktır. Otizmli bireyler de dahil olmak üzere özel gereksinimli tüm bireyler bu durumdan çok etkilendi. Özellikle orta ve alt gelir seviyesinde bulunan ailelerimiz bu süreçte çok yıprandılar, yıpranmaya da devam ediyorlar.

Özel eğitime devam eden bireyler için aylık sekiz seans bireysel eğitim yeterli değil. Ülkemizde bunu kabul etmeyen yoktur sanırım. Özellikle erken çocukluk döneminde bireylerin daha fazla eğitime ihtiyacı bulunuyor ve tabi ilerleyen dönemlerde de. Ekonomik krize bağlı olarak maalesef birçok ailemiz çocukları için aldıkları fazla seansları bırakmak zorunda kaldı. Ayrıca özel gereksinimli bireylerin gelişimine olumlu katkı sağlayan duyu bütünleme eğitimi (ergoterapi), dil konuşma terapisi gibi ekstra eğitim desteklerine bahsettiğimiz gruptaki ailelerimiz katılmakta güçlük yaşıyorlar. Çünkü bu eğitimleri devlet pek finanse etmiyor ve diğer eğitimlere göre daha pahalı ve yük tamamen ailelerin üzerinde kalıyor.

Diyeti olan, belirli malzeme ve materyalleri kullanmak zorunda olan bireyler de maliyet artışından ne yazık ki olumsuz etkileniyor.

Diğer yandan maliyetlerdeki artışa karşı devletin rehabilitasyon merkezlerindeki eğitim birim ücretine verilen zammın çok düşük kalması sebebiyle, ciddi sayıda kalifiye eğitim personeli özel eğitim alanından başka iş kollarına yöneldi. Hatta yaşam koşullarındaki zorluk nedeniyle, eğitim personelleri büyükşehirleri terk etmeye de başladı. Yaşanan bu olaylar zaten 8 seans olan eğitim hakkının kalitesinin düşmesine neden oldu. Ekonomik zorluklar, zincirleme bir reaksiyonla özel eğitim sistemini etkiledi.

 

Geçtiğimiz yıl yaptığımız röportajda okulların otizmli çocukları bünyelerine alıp almadıklarını da konuşmuştuk. Yeni eğitim öğretim döneminde de aynı sorunlar giderek derinleşiyor mu?

Geçen yılın bu yıldan farkı sadece değişen takvim yaprakları. Aktörler, figüranlar, senaryo aynı. Derin bir drama doğru ilerliyor hayat filmimiz. Biz her yıl bir umut sorunların son bulacağını düşünürken, çözemediklerimizin üzerine yenileri ekleniyor. Yeniden doğmaya ve çiçek açmaya çalışırken yıpranıyoruz, yaprak döküyoruz, dallarımız kırılıyor…

Biz şunu istiyoruz, “tüm özel gereksinimli çocuklarımız okullara, sıralarına, akranlarına kavuşsun”. Yaşanan tüm sorunlar bizim, sorun yaşayan aileler biziz. İçselleştiremediğiniz, benimsemediğiniz, özümsemediğiniz hiçbir durumun çözümüne gerekli katkıyı sağlayamazsınız. Toplumdaki bu yara her geçen gün büyüyor. Görmezden gelerek bu yaranın kapanmasını sağlayamayız.

 

Yaz döneminde Ermeni okullarında kayıt epey konuşuldu. Ermeni okullarında okumak isteyen ama kaydolamayan otizmli çocukların durumları nedir?

Bu durum aslında mikro-makro ilişkisi biraz da. Örneğin, İstanbul da hizmet veren 16 Ermeni okulu varken binlerce devlet okulu, yüzlerce özel okul var. Ermeni okulunda sorun yaşayan 2 öğrenci çıkıyorsa, diğer özel okullarda bunun misli olarak sorun çıkıyor. Devlet okullarında yasal haklarımızı bilirsek bir nebze ilerleyebiliyoruz ama özel okullarda ve Ermeni okullarında hiçbir ilerleme olmuyor. Hepsinin yöneticileri insan, eğitimcileri insan ve ortak sonuçlar ortaya çıkıyor.

Okulların öne sürdüğü gerekçeler, çocuklarımıza uygun kadrolarının ve eğitimcilerinin olmayışı. Oysa bunu değiştirmek imkansız bir şey değil ki. RAM’dan eğitim talep edebilirler. Sonuçta kaynaştırmayı da RAM veriyor. Zaten çocuk uygun değilse, kaynaştırma okuyamaz. Ayrıca bu konuda çalışan bizim gibi derneklerden de eğitim isteyebilirler ya da çocuğun davranış problemi varsa veliden kolaylaştırıcı kişi talep edebilirler. Yani ileri sürdükleri gerekçe çözülebilir ama onlar çözüm bulmak değil reddetmek, görmezden gelmek ve kafalarını yastığa gömmek istiyorlar.
Biz hiçbir özel gereksinimli birey sorun yaşamasın, hiçbir aile üzülmesin istiyoruz. Günümüzde otizmliler ve özel gereksinimli bireylerin özel eğitim hakkı evrensel bir konu. Bunun için coğrafya değiştiren aileler mevcut. Çok gelişmiş ülkelerde tüm bireyler birarada yaşayabilirken, ülkemizde farklılıklarla bir arada yaşamayı reddediyoruz.

Oysa hep birlikte hareket eder ve toplumsal olarak ortak bir bakış açısına sahip olursak çözüme ulaşırız.